İlişkilerde psikolojik şiddet işaretleri, çoğu zaman sessizce ilerleyen, dışarıdan fark edilmesi zor ama derin etkiler bırakan bir durumdur. Fiziksel izler bırakmaz; bu yüzden çoğu kişi yaşadığını tam olarak tanımlayamaz ya da adına bir şey koyamaz.
Bu tür davranışlar genellikle gündelik iletişim içinde gizlenir; kırıcı sözler, küçük düşürmeler ya da kontrol altında tutma gibi davranışlar, zamanla normalleşmiş gibi görünür. Ancak bu görünmez baskılar, bireyin kendilik algısını zedeler, karar alma gücünü azaltır ve yaşamla olan bağını koparabilir.
Toplumda, yalnızca fiziksel zarar gören kişilerin zorlayıcı bir ilişki yaşadığı düşünülür. Oysa görünmeyen zararlar da en az görünenler kadar derin izler bırakır. Bu yazı dizisinde, ilişkilerde psikolojik şiddet üzerine odaklanarak bu sessiz etkilerin farkına varmayı amaçlıyoruz.
Siz de Ankara Psikolog arayışındaysanız Psikolog Rojin Nazik ile hemen iletişime geçebilirsiniz.
İlişkilerde Psikolojik Şiddet Nelerdir?
İlişkilerde psikolojik şiddet, bazen günlük yaşamın akışı içinde fark edilmeden tekrarlanır. Bu davranışlar zamanla ilişkideki dengeyi bozar ve bireyin iç dünyasında derin etkiler bırakır. Aşağıda en sık karşılaşılan bazı örnekleri bulabilirsin:
-
Sürekli eleştiri ve küçümseme: Kişinin fikirleri, dış görünüşü, seçimleri ya da başarıları sürekli olarak yetersiz görülür. Yapıcı eleştiriyle ilgisi olmayan bu tutum, zamanla özgüveni zedeler.
-
Suçluluk duygusu yaratma: Kişi, karşısındakinin duygularından ya da yaşanan olumsuzluklardan sorumlu tutulur. “Bunu senin yüzünden yaşıyoruz” gibi ifadelerle suçluluk baskısı oluşturulur.
-
Manipülasyon ve duygusal baskı: Karşı taraf, istediklerini elde etmek için duygusal tepkilerle yönlendirme yapar. Özellikle korku, kaybetme endişesi ya da sevgi tehdidi üzerinden baskı kurulur.
-
Kontrol etme çabaları: Ne giyileceğinden kiminle görüşüleceğine kadar birçok alanda yönlendirme yapılır. Kararlar, kişinin kendi iradesi dışında şekillendirilmeye çalışılır.
-
İletişimde aşağılayıcı tavırlar: Alaycı sözler, küçümseyen bakışlar ya da ses tonu ile kişiye değer verilmediği hissettirilir. Bu iletişim biçimi, zamanla bireyin kendine olan saygısını zedeler.
-
Sessiz kalma, cezalandırma yöntemi olarak mesafe koyma: Tartışmalardan sonra bilinçli şekilde iletişimin kesilmesi ya da duygusal uzaklık yaratılması, bir ceza yöntemi olarak kullanılır.
Zamanla Oluşan Etkiler
İlişkilerde psikolojik şiddet, sadece o anı değil, uzun vadede bireyin iç dünyasını da derinden etkiler. Bu tür ilişkilerde zaman geçtikçe bazı duygusal ve zihinsel belirtiler belirginleşmeye başlar:
-
Özsaygıda düşüş: Sürekli eleştirilen ya da küçümsenen kişi, zamanla kendi değerini sorgulamaya başlar. Başarılarını küçümseyebilir, kendi kararlarına güven duymamaya başlar.
-
Karar alma becerisinin zayıflaması: Baskı ve yönlendirme altında kalan birey, bağımsız kararlar almaktan çekinir. En basit seçimlerde bile tereddüt yaşanabilir.
-
Kaygı ve değersizlik hissi: İlişki içinde sürekli gerilim hissi yaşanır. “Yine ne yanlış yaptım?” düşüncesi, huzurun yerini tedirginliğe bırakır.
-
Yalnızlık duygusunun artması: Kimi zaman birey, çevresiyle olan bağlarını kaybeder ya da uzaklaştırılır. Bu da yalnızlık duygusunu artırır ve içe kapanmaya neden olur.
Bu Durumu Fark Etmek Neden Zor?
İlişkilerde psikolojik şiddet, çoğu zaman karmaşık duyguların ve alışılmış davranış kalıplarının içinde kaybolur. Bu nedenle birçok kişi, yaşadığı durumu tanımlamakta ya da adlandırmakta güçlük çeker. Peki, bu durum neden bu kadar zor fark edilir?
-
Alışılmış iletişim biçimi sanılması: Bazı insanlar, çocukluktan itibaren eleştirel ya da mesafeli bir iletişim tarzına maruz kalmış olabilir. Bu nedenle psikolojik baskıyı “normal” ya da “ilişkinin doğası” olarak yorumlayabilir.
-
“Beni sevdiği için böyle” yanılgısı: Baskı, kıskançlık ya da kontrol davranışları, sevginin bir göstergesi gibi algılanabilir. Bu tür söylemler, şiddeti meşrulaştıran en yaygın savunmalardan biridir.
-
Aileden gelen davranış kalıplarının etkisi: Geçmiş deneyimler, bireyin ilişkideki tutumlarını şekillendirir. Ailede benzer davranışlara tanıklık etmiş biri, psikolojik şiddeti fark etmekte zorlanabilir.
-
Suçluluk hissettirilmesi: Şiddet uygulayan kişi, karşısındakine sürekli olarak bir hata yaptığını düşündürür. Bu da bireyin “belki de ben abartıyorum” ya da “hak ettim” gibi düşüncelere kapılmasına neden olur.
Psikolojik Güçlenme İçin Neler Yapılabilir?
İlişkilerde psikolojik şiddet , kişiyi yıpratsa da bu durumdan çıkmak ve içsel gücü yeniden inşa etmek mümkündür. Her bireyin kendi sınırlarını çizme, değerini fark etme ve sağlıklı bir iletişim kurma hakkı vardır. Aşağıda, psikolojik olarak güçlenmeye katkı sağlayabilecek bazı adımlar yer alıyor:
-
Sınır koymayı öğrenmek: Kendi değerini bilen birey, karşısındakine nerede durması gerektiğini daha net gösterir. Bu da ilişki içinde sağlıklı bir denge kurulmasına yardımcı olur.
-
Güvenilir kişilerle duygu paylaşımı: Yakın çevredeki kişilere duyguları açıkça ifade etmek, yalnız olmadığını hissettirir. Destek görmek, karar süreçlerinde güçlendirici olabilir.
-
Kendi değerini fark etmek: Dış onaya ihtiyaç duymadan, bireyin kendini yeterli görmesi önemli bir adımdır. Kendiyle barışık olmak, dış etkilere karşı daha dirençli hale getirir.
-
Bilinçli farkındalık pratikleri: Anda kalmayı öğrenmek, duyguları gözlemlemeyi kolaylaştırır. Böylece birey, ilişki içindeki sağlıksız döngüleri daha rahat fark eder.
-
Sağlıklı iletişim örneklerini öğrenmek: Eleştiri yerine anlayış, sessizlik yerine açık iletişim gibi örnekler, bireyin ilişkilerdeki beklentilerini yeniden şekillendirmesine katkı sağlar.
Psikolog Rojin Nazik’in Bakış Açısıyla Duygusal Dayanıklılık
İlişkilerde psikolojik şiddet, duygusal dayanıklılığı zayıflatabilir; ancak bu durum kalıcı olmak zorunda değildir. Kırıcı sözler, manipülasyon, suçluluk baskısı ve kontrol etme çabaları gibi davranışlar bireyin içsel gücünü örseleyebilir. Psikolog Rojin Nazik’e göre duygusal dayanıklılık, doğuştan gelen bir ayrıcalık değil; zamanla geliştirilebilen, öğrenilebilen bir beceridir.
Bu becerinin gelişmesinde en önemli adım, yaşananları doğru bir şekilde anlamlandırabilmektir. Birey, içinde bulunduğu ilişkiyi gözlemleyip ilişkilerde psikolojik şiddet ile yüzleştiğinde; duygularını tanımaya, düşüncelerini yeniden yapılandırmaya başlar. Bu da ancak farkındalıkla ve içten gelen bir değişim isteğiyle mümkün olur.
Psikolog Rojin Nazik’in yaklaşımında şu noktalar öne çıkar:
-
Kendini yeniden tanıma: Psikolojik baskı altında şekillenen düşünce kalıpları sorgulanarak, birey kendi benliğine yeniden yaklaşır. “Ben kimim, neye değer veriyorum?” gibi sorular, bu sürecin merkezindedir. Bu sorgulama, bireyin hangi davranışların sağlıklı olduğunu fark etmesini ve ilişkilerde psikolojik şiddet karşısında duruş geliştirmesini sağlar.
-
İçsel güce ulaşma: Duygusal olarak güçlenmek, dış etkilere karşı daha dirençli olmayı sağlar. Kendi kararlarını alabilen, sınırlarını çizebilen birey, baskı kurulan ilişkilerden uzaklaşabilir ve kendi ihtiyaçlarını gözeten bir iletişim şekli kurabilir.
-
Sessiz şiddete karşı bilinçlenme: İlk adım, yaşananların şiddet olduğunun farkına varmaktır. “Bu bana kendimi kötü hissettiriyor” diyebilmek, bir dönüşümün başlangıcıdır. İlişkilerde psikolojik şiddet ile yüzleşmek, yalnızca bir problemi tanımak değil; aynı zamanda benliğini koruma kararlılığıdır.
Her Birey Anlamayı ve Anlaşılmayı Hak Eder
İlişkilerde psikolojik şiddet, görmezden gelindikçe derinleşir, fark edildikçe ise dönüşüm başlar. Her birey, duygularının önemsendiği, düşüncelerinin değer gördüğü ve kendini güvende hissettiği bir ilişkiyi hak eder.
Duygusal zarar, fiziksel bir yara gibi gözükmese de aynı derecede etkileyici olabilir. Bu nedenle sessiz kalmak değil, farkına varmak güçlü bir adımdır. Bazen bir cümleyi sorgulamak, bazen de bir duyguyu ciddiye almak, insanın kendine olan bağlılığını yeniden hatırlatır.
Unutulmamalıdır ki değer görmek bir lüks değil, bir ihtiyaçtır. Anlaşılmak da aynı şekilde… Kendi sınırlarını çizebilen, duygularını ifade edebilen bireyler, ilişkilerde daha sağlıklı bir denge kurabilir.
Psikolog Rojin Nazik’in de vurguladığı gibi, ilişkilerde psikolojik şiddet ile yüzleşmek cesaret ister ama bu cesaret, daha sağlıklı bir yaşamın kapılarını aralar. Çünkü herkes; saygı, anlayış ve iç huzurla örülü bir ilişkiyi hak eder.