İnsanlık tarihi kadar eski olan alkol, tarih boyunca tedavi edici ya da dinsel amaçlarda kullanılmışıtr. Alkol kullanımı çok eski zamanlara kadar dayanmasına karşın alkol bağımlılığının bir hastalık olarak ifade edilmesi yakın zamanda ortaya çıkmıştır.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; alkol almak için kuvvetli bir istek olması, alkol alma davranışını kontrol edememe, alkol alınamadığında kişide yoksunluk emarelerinin görülmesi, alkolün bireyde bıraktığı olumlu etkiden kaynaklanan alkole daha fazla ihtiyaç duyma hissi, alkolden zarar görmesine rağmen kişinin alkol kullanımından vazgeçememesi ölçütlerinden en az üçüne son bir yılda sahip olan birey alkol bağımlısı olarak tanımlanmaktadır.
20-35 yaş arası alkol kullanımı yoğun olmakta; alkol bağımlılığı içinse genelleme yapılamamakla birlikte 5-10 sene gibi bir süre düzenli alkol tüketiyor olmak gerekmektedir. Alkol tüketmenin ekonomik olarak verdiği zarardan her statüdeki insan etkilenmektedir ( Kaplan1994, Schuckid 1995).
Amerika’da yapılan araştırmalarda alkol tüketimi çeşitli nitelikler bakımdan incelenmiş ve bu araştırmaların sonuçları şöyle ifade edilmiştir; ırk ve etnik kökene göre en hızlı alkol tüketim oranı beyaz ırka aittir (%56), ağır içicilerde ise etnik köken ve ırksal olarak değişiklik görülmemektedir. Cinsiyet olarak bakıldığında erkeklerde dipsomanik içme (%23- %8.5) ile ağır içici olma (%9.4- %2) oranları kadınlara nazaran daha yüksektir. Eğitim durumuna göre bakıldığında eğitim seviyesi arttıkça alkol kullanım oranı da artış göstermektedir. Oranlara bakıldığında üniversite eğitimi alanların %70’i, daha alt seviyede eğitim alanlarınsa %40’ı alkol tüketmektedir.
Ülkemizde Alkol tüketimine bakıldığında, alkol kullanım bozukluğu sebebiyle tedavi kurumlarına yapılan başvurularda görülen artış, alkol içmeye başlama yaşındaki düşüş ve tüketilen alkol miktarındaki artış sorunun boyutunun giderek arttığını göstermektedir.
Yapılan çalışmalar genetik faktörlerin ekili olduğunu ortaya koymuştur. Tek yumurta ikizleri ve evlat edinilen kişiler üzerinde yapılan çalışmalarda genetik yakınlık gösterilmiştir. 1. derece yakını Alkol bağımlısı olan kişilerde risk 4 kat daha fazladır. Dikkat eksikliği ile hiperaktivite, davranış bozukluklarından birine yahut ikisine sahip olan çocukta ileride alkole bağlı bozukluk tehlikesinin fazla olduğu; antisosyal kişilik vb. bozuklukların da bireyi alkolle alakalı bozukluklara yatkınlaştırdığı görülmektedir.
Sosyal ve kültürel faktörlerin yanı sıra ailedeki bireylerin alkol tüketme alışkanlığı da çocuğun alkol kullanma davranışına etki etmektedir. Alkol bağımlısı akrabaların fazlalığı bireyde de alkole ilişkin sorunların fazla olmasını beraberinde getirmektedir. Akrabalık ilişkileri ve bağımlılık boyutu arasındaki ilişkinin araştırılması halen devam etmektedir.
Kimi sosyal alanlar da bireyin alkol tüketimini arttırıcı rol oynamaktadır. Sosyal olarak beklentinin bu yönde olması, ortamda alkol kullanımının normal karşılanması alkol tüketimini arttırmaktadır. Yakın zamanlarda alkol tüketiminin çok fazla olmasının bünyeye zararları hususunda eğitim kurumlarında verilen eğitimler vasıtasıyla alkol tüketiminin azaltılmasına yönelik çalışmalar da yapılmaktadır.
Alkol bağımlılığı, kronik ilerleyici ve hatta ölümcül bir hastalıktır. Bağımlılıkların genelinde olduğu gibi aşağıdaki özelliklere sahiptir.
– Sıklıkla, aşırı miktarlarda içmek
– Tıbbi, psikolojik ve sosyal sorunlar oluşturmasına rağmen içmeye engel olamamak
– İçilen alkole tolerans gelişmesi
– İçilen miktarın azaltılması ya da tamamen kesilmesi ile yoksunluk belirtilerinin oluşması.
Alkol bağımlılığı alt tipleri aşağıdaki gibi sınıflandırılmıştır.
Tip-A Alkol Bağımlılığı: Bağımlılığın geç yaşlarda başlangıç gösterdiği, çocukluk çağına ait risk faktörü sayısının az olduğu, alkolle ilişkili bozukluk ve görülen psikopatolojinin az olduğu tiptir.
Tip- B Alkol Bağımlılığı: Bağımlılık şiddetinin daha yüksek olduğu, çocukluk çağı risk faktörlerinin daha çok olduğu tiptir. Alkol ilişkili bozukluklar erken başladığı gibi daha fazla psikopatoloji vardır. Aile hikayesinde alkol kötüye kullanımı daha sıktır, birden çok madde kullanımına sık rastlanır, sık alkol tedavisi öyküsü ve çok sayıda stres faktörü söz konusudur.
Deliryum Tremens;
Alkol çekilme belirtilerinin en ağır olarak görüldüğü durumdur. Alkol kesimini takriben 24 – 48 saat sonra, titreme, denge ve dikkatin bozulması, terleme, iştahta azalma ve çarpıntı ile başlar. Hasta giderek şaşkınlaşır, bilinci bulanıklaşır ve duraksamadan ilgisiz bir biçimde konuşmaya başlar. Bu duruma panik, kızgınlık ve saldırganlık eşlik edebilir. İşitsel, görsel ve duysal varsanılar görür, hisseder, duyar ve sara nöbeti geçirebilir. Acil tıbbi bakım sağlanması gereken bu durumda, hasta uzun süren uykudan sonra kendine gelebileceği gibi kalp yetmezliği, iltihaplanmalar, şok, kaza sonucu ölebilir veya kalıcı beyin hasarı yaşayabilir.
*Ögel K. Sigara, Alkol ve Madde Kullanım bozuklukları: Tanı, Tedavi ve Önleme. Yeniden Yayınları. İstanbul, 2010
Alkolden kaynaklı bozukluklar birkaç hastalığı kapsayabilmekte; bireysel olgularda psikososyal, kalıtımsal, hareketsel etmenler diğer faktörlerden daha önemli olabilmektedir. Bu etmenlerin belirlenmesi, hastalık belirtilerinin değerlendirilmesi ile kişiye uygun tedavi seçeneklerinin belirlenerek tedavi planı yapılır. Hasta ve hasta yakınları bu konuda bilgilendirilir.
Alkol Alkol bağımlılığının tedavisi profesyonel olarak alınacak yardımla mümkündür. Bu yardımın ilk kısmı alkol kullanımının kesilerek ortaya çıkacak yoksunluk belirtileri için uygun tıbbi yardımların yapılması ve ilaç kullanılmasını kapsar. İkinci kısım rehabilitasyon sürecidir. Bireyin yoksunluktan kurtulmasının akabinde alkol almadan yaşama adapte olabilmesi için bireye gerekli bilgi ve becerileri kazanması amaçlanır.
Arınma (detoksifikasyon) süreci ile başlayan tedavi yatarak olabileceği gibi aytaktan takip ile de mümkündür. Tedavi, kişinin sosyal ve iş hayatını olumsuz etkilememesi için hastaneye yatmadan direkt ayaktan sürdürülebilir. Lakin tedavi birçok defa sonuca ulaştırılamamışsa, hastanın hayatını tehlikeye sokacak yoksunluk halleri mevcutsa, hasta içmeyi sürdürdüğü takdirde hayatını zora sokacak tıbbi haller varsa, ruhsal hastalıklar mevcutsa, kullandığı başka kötü maddeler varsa, hastaya destek olacak kimse yoksa hastanın hastaneye yatırılıp tedavi görmesi gerekmektedir.
Detoksifikasyon, tedavide ilk basamaktır. Tedaviye uyumun sağlanması, iyileşme motivasyonun korunması ve değişime istekliliğin sürdürülebilir kılınması için Psikoterapi gereklidir. Bireysel ve grup psikoterapileri ile bu süreç desteklenir. Detoksifikasyon, psikoterapi ve ilaç tedavisi alkol bağımlılığı tedavisinde önemli yapı taşlarıdı